23 Haz

Ana-Baba Tutumlarının Çocuğun Kişilik Gelişimi Üzerine Etkisi-2

 
 
Ailesinden reddedilen, eleştirilen ve beğenilmeyen çocuğun her yaptığı eleştirilir. Çocuğun bu durumda tüm yanlışları fazlasıyla göze batar. Devamlı çocuğun eksik yanları üzerine vurgu yapılır. Yük getirici işler çocuğa yaptırılmaya çalışılır. Evdeki bir anlamda günah keçisi olarak görülebilir. Aile içerisinde reddedilen damgasını yemiş ve itilmişlik özelliğini yüklenmiştir. Bu tür davranış tekrarlarına maruz kalan çocuklar; evlilik dışı edinilmiş çocuklar ya da ailede istenmeyen bireylerdir.  Ana babanın moral ve psikolojik olarak ebeveyn olmaya hazır olmaması da bu durumun sebepleri arasında gösterilebilir. Bununla birlikte çocuk engelli (Zihinsel-bedensel) olabilir.
 
Bir başka durumda eşlerin birinin diğerini ihmal etmesi ile ortaya çıkan kıskançlık durumu ile birlikte diğer tarafında çocuğun reddedilmesi de söz konusu olabilir. Burada çocuğun kıskanıldığı durum gözlenmiş olunur.
 
Ayrıca çocuk doğumu sonrasında anneni çalışma hayatının sona ermesi kariyer hedeflerinin ötelenmesi veya ortadan kalması çocuğun şiddetle reddedilmesi durumunun doğmasına da sebep olabilir. Tespit edilmiş bir başka sebepte çocuğun aile üyelerine benzemiyor olması hatta aile üyeleri tarafında sevilmeyen bir bireye benziyor olması ana veya babanı çocuğu şiddetle reddetmesine sebep olabilir. (Yavuzer, 1997, s. 57)
 
Reddedici tutumlar içerisinde olan ebeveynler çocuğa karşı bir anlamda düşmanlık hisleri besledikleri davranışlarından gözlemlenebilir. Farkında olmadan çocuklarına sıcak davranamaz, sevgi gösteremez, merhamet hislerini ortaya koyamaz ve şefkat gösteremezler. Daha çok çocuklarının yetersizlikleri üzerinde durur ve sürekli eleştiriye maruz bırakırlar. Bu durum çocuğun sürekli kendisini baskı altında hissetmesine sebep olur. Bir anlamda öz evlat olmalarına rağmen üveyi evlat muamelesi görme durumu gözlenmektedir. (Özkaya, 2014, s. 3)
 
Reddetme durumu, çocuğun fizikse ve manevi ihtiyaçlarının giderilmemesine sebep olacağından bu tür tavırlar ve davranışlar çocuğun sağlıklı bir davranış ortaya koyamama halinin oluşmasına sebep olmuştur. Bir anlamda eleştirilen çocuk yanlış yapmakta, yanlış yaptıkça eleştirilmekte ve bir sarmalın içerisine girmesine sebep olmaktadır. Reddedici tutumlara maruz kalan çocuklarını ortaya koydukları özellikler aşağıdaki gibi olmaktadır.
 
Güven algıları oluşmamakta ve etraflarına güvenememektedirler. Kaygılı haller ortaya koymakta, tutarsız kişilik özellikleri sergilemektedirler. Suç işlem eğilimleri vardır. İnsanlarla sağlıklı iletişime geçememektedirler. Arkadaş bulmakta zorlandıkları için saldırgan olabilmekte ve isyankâr ve insan haklarına saygı gösterme eğilimlerinin zayıf olduğu görülmektedir. (Özkaya, 2014) “Reddedilen çocuklar, pek çok çocuk tarafından sevilmeyen ve düşük sosyal tercihe sahip çocuklardır.” (Gülay, 2009, s. 84)
 
Reddedici ailenin çocuğun psikolojisi üzerinde yaptığı etkiler sonucunda; yardımseverlik duygusu azalmış, psikopatik eğilimler artmıştır. Agresif tepkiler ortaya koyabilmekte ve duygusal kırılmaları sıklıkla yaşamaktadır. Kendinden daha güçsüz gördüğü çocuklara veya diğer insanlara hatta hayvanlara şiddet içerikli tavrılar geliştirmektedir. İntihar yatkınlığının ve psikolojik bozukluklarının sıklıkla görüldüğü gözlenmiştir. Ana babaya karşı duruşları kötü muameleler görmemek için edilgenlik halindedir. İnat, uyum, hırçınlık durumları gözlemlendiği gibi, çete kurma veya üye olma, kanun dışı faaliyetlerde bulunma durumları da gözlenmektedir. Aşırı baskı altında kalması ve şiddete maruz kalması sebebiyle dengesiz kişilik özellikleri sergilemektedirler (Yörükoğlu, 1996, s. 126).
 

b.      Pasif ve Kaygısız Ana Baba Tutumları ve Çocuğun Kişilik Gelişimi Üzerindeki Etkileri

Bu tür davranışlarla tutum geliştiren ebeveynler, çocuklarının davranışları karşısında kayıtsız kalıp, ilgisizlik sergilemektedirler. Bu tür aile yapılarında çocuğun varlığı ve yokluğu durumu çok değiştirmemektedir. Bu grup aileler hoş görü ve boş vermişlik arasında davranış kargaşası yaşamaktadır. Çocuk anne babasını meşgul etmediği sürece, problemli bir durum yoktur. Çocuğun ebeveynlerini rahatsız etmesi halinde de durum anlayışlı bir şekilde değerlendirilmeyip sert tavırlar takınılmaktadır.
 
Ana babaların kişilik durumları değişkenlik gösterebilmektedir. Hem rahat, sessiz ve pasif durabildikleri gibi agresif tavırlarda sergileyebilirler. Çocuklara karşı pasif ve ilgisiz davranışlar sergileyen ebeveynlerin gerekçesi de şımarık olmasın, otoriteye karşı bir tavır geliştirmesin beklentisidir.
 
Ebeveynler bu davranışlarını temellendirirken şu nedenlere bağlamaktadırlar. İş hayatının temposundan dolayı anne babadaki yorgunluk hali, çocuklara ayrılacak vakitlerin sınırlı olması, bu sınırlı vakitlerinde nitelikli kullanılamayışı, çocuklara aile büyüklerinin veya bakıcıların bakması çocuklardan uzak yaşanılıyor olması sebep olarak gösterilebilmektedir. Bunun yanı sıra çocuk edinmeye hazır olmama hali, aile içi sorunlar, çocuğun ilgi dışında kalmasına sebep olmaktadır. Bununla birlikte “aile büyükleri varken çocuk sevilmez” gibi geleneksel durumlarda çocuklara karşı ilgisiz, kaygısız ve pasif ana baba tutumlarının oluşmasına sebep olabilir. (Yavuzer, 1996, s. 103)
 
İhmal eden ana baba tutumu olarak da görülecek bu durum çocuğun sağlığına önem vermemek, günlük ihtiyaçlarını gidermemek veya geciktirmek şeklinde gözlenebilir. Bu durum ana babanın bakım ve kurma sorumluluklarını yeterince yerine getirememesi biçiminde de tarif edilebilir. İhmalden ve ilgisizlikten dolaylı-dolaysız olarak söz edebiliriz. Dolaysız belirtilerde, temizliğe dikkat edilmemesi, dolaylıya ise büyüme geriliği, sıklıkla rahatsızlanması, yeterli beslenememe şeklinde görülmektedir. Hem zihinsel hem de fiziksel gelişiminde bir geri kalmışlık hali vardır.    (Whirter & Acar, 1985, s. 68).
 
Çocuklar kayıtsız ana baba tutumları karşısında ilgi çekmek için etraflarına ve kendilerine zarar verebilirler. Yetersiz düzeyde sosyal ilişki kurulduğu için, insanlarla ilişki kurma problemleri çekebilirler. Saldırganlık davranışları sergileyebilirler. Sözlü iletişimin yetersizliğinin yansıması olarak dil gelişimlerinde bir gerilik söz konusu olabileceği gibi konuşma bozukluklarında gözlenebilir. Özgüven oluşumunda sorun yaşar ve yaşamdan beklentileri ve öz güvenleri az olur. (Özkaya, 2014, s. 2)
 

c.       Serbest Ana- Baba Tutumları ve Çocuğun Kişilik Gelişimi Üzerinde Etkileri

Serbest bırakma tutumunu ortaya koymanın sebebi olarak, ailelerin çocuklarına özgürlükçü ve eşitlikçi ortam oluşturma düşüncesidir. Ana babalar çocuk üzerinde baskı kurma yerine, istediği gibi davranabilmesi, başına buyruk olması, ailenin denetiminden uzak kalması durumu vardır. Çocukların hareket alanlarında aşırı bir serbestlik görülmektedir. Hatta kendi veya çevresine zarar oluşturabilecek tavırları dahi kontrolün dışında kalmıştır. Burada ailelerin çocukların doğrulara ulaşmalarında deneyerek ve yanılarak öğrenmelerini istemişlerdir. Yapması veya yapmaması gereken durumlar çocuğa aktarılmamaktadır. (Özkaya, 2014, s. 1)
 
Ailenin çocuğun haklarına dair herhangi bir sınırlama getirmedikleri söylenebilmektedir. Çocuğun durması gereken yer söylenmemiştir. Kurallar net olmadığı için çocuğun bunlara uyması gerekmez, çünkü denetlenmemektedir. Yanlış davranışlar görülse bile “iyi bir eğitim baskı ile değil serbest bırakılarak olur” düşüncesinden hareketle çocuğa sınırları konmamış bir özgürlük alanı tanımlanmaktadır. Aile çocuğun davranışlarına karışmamakta ancak büyük bir problem olduğunda kendi varlıklarının hissedilmesini sağlamakla yetinmektedirler. (Özkaya, 2014, s. 1)
 
İlk çocukluk döneminde kural bilmeyen bu çocuklar okul ortamlarında kurallarla karşılaşınca bir bocalama yaşamaktadırlar. Çocukların bir süre sonra ana babaların kontrol altına aldıkları hatta şımarıkça tepkiler geliştirdikleri gözlenmiştir.
 
Serbest davranışlarının ev içinde ve aile bireyleri arasında olması hoş görülse de, sosyal hayata çıkınca ve eve misafirler gelince sorunların oluştuğu gözlemlenmektedir. Bu durum uyumsuz kişilik özelliklerinin oluşmasına da sebep olmaktadır. Bu durumun istenmeyen sonucu olarak ana babalar çocuklarına hizmet etmek zorunda kalabilmektedirler. Burada ailelerin hedefi sorulduğunda “mutlu olmaları için bu şekilde davranıyoruz” cevabı ile karşılaşılmaktadır.
 
Aileler bu tutumlarını terk etmek istemezler, çocuğun istediğini vermenin ona direnmekten daha kolay bir yol olduğun düşüncesini taşımaktadırlar. Burada genel sebep olarak ailelerin kendi yaşadıkları sıkıntılı çocukluklarını ellerine imkân geçtiği içi çocuklara yaşatmama motivasyonu ile davrandıklarına rastlanmıştır.
 
Serbest tutumla yetişen çocukların kişilik özelliklerinin en belirgini sürekli hizmet bekleyen bir tavır içerisinde olmaları olarak gözlenmektedir. Bu her istediklerinin yapılması şeklinde yansımaktadır.
 
Okul dönemlerinde kurallarla karşılaştıklarında büyük hayal kırıklıkları yaşayabilmekte ve arkadaşlık ilişkilerinde onu isteklerine cevap verilmemesini anlamlandıramamaktadırlar. Dikkat çekme arzuları genel kişilik özelliği olarak yansımakta ve bencillik ve saygısızlık özelliklerini sergilemektedirler. İstekleri emir içermekte ve hayatın karşılık olarak ona vermediği hakları, onların haklarıymış gibi algıladıkları görülmektedir.
 

d.      Aşırı Koruyucu Ana-Baba Tutumu ve Çocuğun Kişilik Gelişimi Üzerindeki Etkileri

Ailelerin çocuklarına çok özen göstermesi ve koruyucu tutum içine girmesi anan babaların tutumlarına görülmektedir. Çocukla ilgili her türlü kararı ailenin aldığı bir yapı mevcuttur. Geç gebelik sonrası veya çok istenen çocukların yetiştirilmesinde karşılaşılan ana baba tutumu olarak dile getirilmektedir. Bu tip çocukların ailenin ilgi odağında olması ve sürekli kucakta taşınması sonucu olarak erken konuştukları ama geç yürüdükleri gözlenmektedir. Çocuklarının üzerinde titredikleri için, çocukların zarar göreceği ortamlardan uzak tutmaya çalışırlar. Kıyafet, yemek tercihleri noktasında aileler inisiyatif kullanıp, çocukların çok korunaklı bir ortamda yetişmesi için özel çaba harcarlar.
 
Aşırı koruma sonucunda çocukları anne babaları ile yatma isteği büyümesiyle birlikte devam ettiği görülmüştür. Bu durum bazen çocuğa sorulan sorulara bile ana babasının cevap vermesi ile sonuçlanmaktadır. Sonrasında da çocuğun kendine fikir sorulması halinde ana babasının fikirlerine en ufak durumlarda bile başvurmaya sebep olmaktadır. (Özkaya, 2014, s. 4)
 
Ailelerde çocuğa dönük derin duygusal bağlılık hali oluşmuştur. Anne babaların çocukları ile ilgili aşırı kaygı içerisinde bulunması geç bulup erken kaybetme korkusunda kaynaklanabilir düşüncesinin sonucu olarak görülebilir. Çocuğun mutlu olması, onu mutlu edemeyecekleri düşüncesi ana babanın endişelendiği bir haldir. Çocuğa karşı oluşmuş olan bu şefkat duygusu boğucu bir hal almaktadır. (Özkaya, 2014, s. 4)
 
Çocukların kişilik özellikleri üzerine ailelerin bu tutumlarının yansıması öncelikle aşırı bağlılık, özgüven oluşturamama ve geliştirememe hali olarak yansımaktadır. Sosyalleşme ve topluma katılımın güçlü olmaması kişilik zedelenmesine sebep olmaktadır. Bunun sonucu olarak sosyal çevresi, arkadaşları arasında kabul zorlaşması ile karşılaşmaktadır. Yaşadığı topluluk içinde kendini kabul ettirmek için isyan tepkisi ortaya koyabileceği gibi, yalnız başlarına karar alma mekanizmaları da gelişmemiştir.
 

   e.      Baskıcı, Katı ve Sıkı Ana Baba Tutumları ve Çocuğun Kişilik Gelişimi Üzerindeki Etkileri

Otoriter ebeveyn olmak, çocukların fikirlerini değerlendirmeden, onları anlayıp dinlemeden, isteklerini değer vermeden, ana babalar tarafından koyulan kurallara uyulmasını beklemektir. Anlayışsız, baskı kuran, sert tutumları ortaya koyan ana baba tutumları çocuğunu kendi gerçekleştirmek istediği hedeflerinde, oluşturduğu kalıplara uyumlu bir şekilde yetiştirme çabasını ortaya koymaktadır. Ana babanın bakışları ve baskısı sürekli çocuğunun üzerindedir. Tüm yapıp ettikleri, oturması, kalması, yemesi, içmesi, tebessümü, söz söylemesi kısaca çocuğunun tüm tavır ve davranışlarında hata arayıp çocuk üzerinde bir baskı oluştururlar.
 
Sürekli hata arandığı için çocukta aşırı bir gerginlik hali mevcuttur. Bu gerginlik hali  “Yine bir hata mı yapacağım, bir yanlışım olur mu, aileme yaptıklarımı duyarsa bana ne söylerler.” Şeklinde çocuktaki kaygıyı sürekli hale getirir. Bu durumdaki çocuk kolayca hata yapabildiği için ailenin çocukta hata bulmak için zorlanmasına gerek kalmamaktadır. Bu tip aile yapılarında çocuk azarlanmakta ve hor görülmektedir. Çocuk sürekli olumsuz niteliklerle nitelenmektedir. Ailelerin çocuğa uygulandıkları bu baskı eğitimin bir şekli olarak şiddet uygulanması sonucunu da doğurmaktadır. Eğitim ceza üzerine kurulmuştur. Ceza ile de suç arasında oransal bir ilişkide yoktur. Bununla beraberde çocuktan olgun davranışlar sergilenmesi de beklenmektedir. (Yavuzer, 1996, s. 124)
 
Ailelerin ortaya koydukları bu otoriter tutum, çocuğu küçük bir yetişkin yapma çabasının bir yansımasıdır. Bu süreçte görüldüğü gibi tüm kontrol anne ve babadadır. Çocuktan ebeveynlerin koyduğu tüm kuralları kayıtsız şartsız uyması beklenilir. Ailenin disiplin anlayışı çocuğun hayatından bıkmasına sebep olabilir. Çocuğun haklarının ona verilmesi onun uslu durmasına dayandırılmıştır. Bu çocuklardan başarı beklentisi anlamlı değildir. Ailenin koyduğu kurallar ve sınırlılıklar içerisinde çocukların kendi özgüvenleri göz ardı edilir. (Yavuzer, 1997, s. 45)
 
Bu tür aile yapılarında çocuklar arkadaş tercihlerini kendileri belirleyemezler, bir arkadaşının evine kendi kararları ile gidemezler, yediği ve içtiği ile ilgili kararlarını çocuğun kendisine bırakmazlar, çocuğa kendisini kontrol etmesini salıklar ve ana babasının bilmediği hiçbir şeyi yapmasına müsaade etmezler. Fiziksel şiddet olabildiği gibi sözlü saldırıda olabilmektedir. Ceza unsur olarak ebeveyn çocuklarından sevgiyi kısmayı bile gündemine alabilmektedir.
 
Bu tür aile yapılarında yetişen çocuğun kişilik özellikleri, otoriteye karşı kayıtsız itaat eden, bilinmeyene karşı güveni olmayan, dünyayı bir tehdit unsuru olarak gören, düşüncelerde tekdüze kalabilen bir kişilik belirmiş olur. Bunun yanı sıra güce ve otoriteye aşırı hayran, zayıflığı kabul etmeyen, kendi bastırılmasını başkalarına yansıtabilen otoriter bir kişilik yapısının geliştiği gözlemlenir. (Yavuzer, 1996, s. 46)
 
Sürekli eleştiriliyor olma çekingenliği, her adımının takip ediliyor olması, güvensizliği, duygularını açık ifade edememesi de duygularını içine bastırmasına sebep olur. Sürekli baskı altında olma hali, çocuğun kendi iç dengesinin kaybolmasına sebep olabilir. Bunun tersi durum olup kontrolden çıkabilir ve tamamen renksiz, silik bir kişilik olarak görülebilir. Başkalarının kolayca kontrolü altına girebilen, çekildiği tarafa giden, kolay kandırılabilen, aşırı hassa, kırılgan ve hastalıklı bir kişilik durumu gözlemlenebilir. Baskıcı hallerde suçlayan, cezalandıran, sürekli her hareketi karşısında çocuğun kolayca ağlayabildiği bir kişiliğe dönüşebilmektedir.(Yörükoğlu, 1996, s. 65)
 

f.        Dengesiz, Tutarsız Ana-Baba Tutumları ve Çocuğun Kişilik Gelişimi Üzerindeki Etkileri

Bu tür ana baba tutumlarında dengeli bir yapı ve kararlı bir duruş gözlenmemektedir. Çocuğun tavır ve davranışları kimi zaman hoş kabul edilirken kimi zamanda cezalandırılmaktadır. Bu durum çocukta hangi davranışa ne zaman ve ne ceza verileceği konusunda kuşku oluşması halini oluşturmaktadır.
 
Anne babanın çocuklarına karşı oluşturacakları tutumlar konusunda kara verememiş olmaları ve bu tartışmaları çocuklarının yanında yapmaları tutarsızlık ve kararsızlık halini bir yansıması olarak görülebilir. Bu durum anne veya babanın çocuktan yana tavır alması diğerinin de çocuğun davranışını eleştirmesi durumu da aile içi ilişki problemlerinin de doğmasına sebep olabilmektedir. Bu durumu gözlemleyen çocuklarına anne babalarını kullanma ve yönlendirme durumlarını öğrenmelerine sebep olabilecektir. (Yörükoğlu, 1996, s. 154)
 
Çocukları arasında ayrımcılık yapmadıklarını aynı seviyede sevgi ve ilgi gösterdiklerini söyleyen anne babanın bunu davranışlarına yansıtamamaları bir çelişki durumu olarak gözlenebilmektedir. Bu durum kardeşlerin bir biri ile olan iletişimini de zedeleyebilmektedir. Hatta daha az sevildiği ve ilgiden uzak tutulan kardeşin hataları öne çıkarılarak anne babadan daha fazla ilgi ve sevgi görmek arzu ediliyor olabilir. (Yavuzer, 1996, s. 93)
 
Kız erkek çocuk ayrımcılığı da gözlemlenen diğer bir davranıştır. Bazı aileler kızı bazı aileler erkek çocuğunu ayrımcılığa maruz bırakmaktadırlar. Bu durum çocukların psikolojisinde olumsuz tesir oluşturabileceği gibi hem anne babaya hem de karşı cinsine karşı sağlıksız bir tavır almasına sebep olabilecektir. (Yavuzer, 1997, s. 67)
 
Çocuğa uygulanan terbiye veya eğitim programında tutarsız tavırlar gözlenmekte ve bazen otoriter, bazen demokratik bazen de hoş görülü tavırlar sergileyerek içinden çıkılmaz bir halin oluşmasına sebep olunmaktadır. Bu durum çocuğun hangi durumda nasıl davranması gerektiği konusunda tepki geliştirmemesi halini ortaya çıkarabilmektedir. Başka bir halde büyük çocuk küçük çocuk yetiştirme tarzlarına ortaya çıkabilmektedir. Büyüğüne katı küçüğüne esnek veya tam tersi haller gözlenebilmektedir.
 
Çocukların yaptıklarına teslim olma hali de gözlenebilmektedir. Bir anlamda evdeki otorite çocuğa teslim edilmekte ve “aman üzülmesi, ağlamasın, hasta olmasın veya engelli ise, onu kırmayalım” şeklinde geliştirilen tavır ve davranışlarla bir tutarsızlık hali ortaya konmaktadır. Bu durum hem sosyal hayatta hem de aile içinde çocuğun dediğinin olması durumunun oluşmasına sebep olmaktadır. (Yörükoğlu, 1996, s. 39)
 
Ailelerin çocuklarının davranışlarını değerlendirmede oluşturmadıkları bir standartsızlık hali, aynı davranışa farklı yorumların oluşmasına sebep olmaktadır. Bu durumun oluşmasında anne babanın psikolojik halinin de bir etkisi olduğu söylenebilir. Birlikte çalışan ve yorulan anne baba yorgunken başka dinlenmişken aynı davranışa farklı tepkiler veriyorsa bu durum bir tutarsızlık halinin belirginleşmesine sebep olmaktadır. Aynı duruma hele de anne ayrı baba ayrı tepkiler veriyorsa durum daha içinden çıkılmaz hal alıyor olduğun dile getirilebilir. Bu durum eleştiriyi içinde açıktan gösteren bir karı-koca ilişkisine dönüşmekte ve ana baba rollerinin de zedelenmesine sebep olmaktadır. (Özkaya, 2014, s. 3)
 
Kararsız ve tutarsız tutumlara maruz kalarak yetişen çocuklarda aşırı söz dinlemeyen, isyan eden veya kabul edici boyun eden davranışlar gözlenmektedir. Kaygı düzeyleri yüksek, hayata karşı güvenleri zedelenmiş kişilik özellikleri sergileyebilirler. Yaşları ilerleyip yetişkin oldukları zaman insanlar karşı güven duyguları zayıflamış olacaktır. Tutarsız ve kararsız kişilik özelliklerini sergilemeleri de söz konusu olabilir. Bu bir anlamda karar verme yetilerinin gelişememe sonucunu da doğuracaktır. (Özkaya, 2014, s. 3)
 

Bu durumu maddeler halinde ifade edecek olursak; Kendi davranışlarını ne zaman ortaya koyacağını kestiremeyen bir kişilik hali doğabilir. Doğru ve yanlış davranış kalıbı hangisi olduğunu bilemeyebilir. Doğru bir davranış ortaya koyma yerine hangi davranışı yaparsam ceza almam düşüncesi daha ağırlık basmaktadır. Bu durum cezadan kurtulma motivasyonu üzerine kurulmuş olmaktadır. Çocuk kendini sergilemek ve kabul ettirmek için ya yumuşak huylu ya da asabi kavgacı bir olmak zorunda olduğu düşüncesine kapılabilir. Bu durum tepkisel bir kişilik yapısını gelişmesine sebep olabilir. En çıkan en önemli durum bu tür tavrı ve davranışlara maruz kalan çocuğun kişilik gelişimi dengeli ve sağlıklı bir şekilde oluştuğunu söylemek oldukça güçtür. (Yörükoğlu, 1996, s. 75)

AŞAĞIDAKİ YAZILAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

Enneagram ile İlişki Analizi Kitabım

Aile Danışmanlığı Sorunlardan Önce Alınmalı

Gençleri Anlamak

Karnelerdeki Eski Tat

Ana-Baba Tutumlarının Çocuğun Kişilik Gelişimi Üzerine Etkisi-1

Ana-Baba Tutumlarının Çocuğun Kişilik Gelişimi Üzerine Etkisi-3

Bu Karne Kimin?

Herkes Yazın Boş Durma Diyor! "Ama Kimse Ne Yapmam Gerektiğini Söylemiyor"